Covid-19 ve Bayram 😷



2020… Ne çok şey sığdı bu yıla, ne çok şey yaşandı. Depremler, yangınlar, sel felaketleri… hepsi üst üste gelince “felaketler yılı” olarak adlandırdık hatta. Bir de üstüne bütün dünyanın savaştığı bir virüs ortaya çıkınca hepimiz kıyameti bekler olduk. Göktaşı, uzaylılar, sonumuzun gelmesi gibi birçok muhabbet yapıldı haftalarca. Ancak çok şükür yarısından fazlasını atlattık 2020 yılının da. Bir şekilde geçiyor günlerimiz; sosyal mesafeli, maskeli, sabun ve suyla…

İlk gündeme geldiğinde önce hemen okullar tatil edildi, ne olduğunu anlayamadan üç hafta denilen ancak koca bir döneme yayılan bir eğitim arasına girdik. Elbette verilen ara uzadığında eğitim, internet üzerinden devam etti. Daha sonra iş yerleri kapanmaya başladı. Ücretli ya da (çoğunlukla) ücretsiz izinler verilerek insanların işe gitmemesi sağlandı. İnsanlar artık işlerini dijitale taşımaya başladılar. Ki bence bunun vakti virüsten önce de gelmişti. Bunlarla birlikte sokağa çıkma yasakları, kısıtlamaları başlamıştı bir de; hafta sonları, bayramlar, tatiller… Elbette insanların sağlığı açısından iyi olurdu bu yasaklar, tabii uyulsaydı. Bir etkisi oldu mu, belki, ancak beklenilen etkiye ulaşılmadığına da aşikâr.

Evet, en başında bahsettiğim gibi yılın yarısından çoğunu atlattık ve ikinci bayrama ulaştık. Bu bayram bir kısıtlama olmamakla beraber birçok insan ikinci dalganın gelmesini bekliyor endişeyle. İnşallah beklenilen gibi olmaz da, en kısa zamanda tüm dünya olarak kurtuluruz bu musibetten.

Bayram demişken, bu virüsün bize bir şeyler öğreten tarafları vardır belki de. Örneğin elindekinin kıymetini bilmek, sahip olduğuna şükretmek gibi… Hep olmayanı istemek yerine olanla mutlu olabilmek gibi…

“Nerede o eski bayramlar?” klişesi vardır hepimizin bildiği. Hiç eskimez bu söz, her bayram mutlaka biri dile getirir. Pek özleriz o eski günleri, o günlerdeki aynı duyguları yaşamak isteriz. O sıcaklığı, o samimiyeti ararız her bayram. Mahalle aralarında koşup oynayan, kapı kapı gezip mahalleliden şeker toplayan çocukların cıvıltısının doldurduğu sokakları, bayram namazının ardından oluşan o uzun kuyruktaki mahalle arası bayramlaşmaları, uzun uzun aile sohbetlerini, günlerce çoluk çocuk bir arada vakit geçirmeyi ararız.

Biz insanlar mı değiştik yoksa dünya mı değişiyor bilemiyorum. Fakat bildiğim bir şey var; bu gidişle biz eski bayramları yaşamak yerine daha çok anarız. Zira o eski bayramları bayram yapan her şey unutuluyor, o bayramların tanıkları da birer birer göçüyor bu dünyadan. Bize kalan ise o günleri anıp belki elimizden geldiği kadar yaşayıp canlı tutmaya çalışmak. Hoş belki de güzel tarafı sadece "nerede o eski bayramlar" sözünü söylemektir, gelmeyeceğini bildiğimiz için. En azından unutmadığımızı, aklımızda bulunduğunu göstermek için.

Aslında güzeldir eskiyi özlemek, anmak. O günleri gülümseyerek yâd edip hep birlikte anıları konuşmak... Ancak kıymetini bilemiyoruz mu acaba bazı şeylerin? Çok değil bir sene önce nerede o eski bayramlar der, insanların bayram tatilinde, otellerde, yazlıklarda kalmadığı, kocaman bir aile olarak bir arada günlerce vakit geçirildiği, kalabalık aile bayramlaşmaları ve yemeklerini sayıklar dururduk. Ta ki bu seneye kadar…

İlk önce Ramazan Bayramı’nı kısıtlamalar ve yasaklarla kutladık, bir yanımız buruk bir şekilde. Üstelik artık ne tatile gidenler vardı ne de kısa bayram ziyaretleri, şikâyet edebileceğimiz. Daha beter bir hale gelmiştik, telefonlardan bayram kutlayıp uzaktan görmüştük birbirimizi. Büyüklerimizin elini öpememiş, uzun süredir görmediğimiz sevdiklerimize sarılamamıştık. Eksik bir bayram olmuştu doğrusu, epey eksik.

Bu bayramda ise herhangi bir kısıtlama olmadığı için ve insanlar normalleşme sürecini normal hayata geçme olarak algıladıkları için her yerden tatile, memlekete gitme haberleri duyuyoruz. Ki ne yazık ki bu haberler bayramla birlikte ortaya çıkmadı.. Biz virüsün ilk geldiği ve vaka sayısının henüz yüzlerde gezdiği zamanlar korkudan dışarı çıkamıyorduk ama ne hikmetse artık günlük bin vaka olmasına rağmen içeri girmez olduk. Bu da ayrı bir muamma…

Umarım bu bayram korktuğumuz gibi geçmez, sevdiklerimizle huzurlu ve sağlıklı bir bayram geçiririz. Bu da elbette ki kurallara uyarak, kendimizi ve ailemizi koruyarak gerçekleşebilir. Gerçi insanlar bunun farkında olsaydı bugün her şey olduğundan farklı olurdu ama... 

Ve umuyorum ki en kısa zamanda gönül rahatlığıyla bayramlarımızı kutlayabileceğimiz, sakınmadan insan içine çıkabileceğimiz, sevdiklerimize korkmadan sarılabileceğimiz, sosyal mesafe ve maske kavramlarını kullanmak zorunda olmadan geçireceğimiz günler yakındır. Sağlıkla kalın, güzel kalın! :)

Latest
Previous
Next Post »